Muallakta Kalan Tıp Terimleri Sözlüğü (Açıklamalı)


Eskiden tıptan korkar, daha da ötesi ciddi olarak ona karşı hırs yapardım. Bunun esas sebebi TIP’ın gizli bir birlik olduğuna inanıyor olmamdı: Tahsilli Irkçılar Paktı ya da eski adıyla TIB, Taahsül-ü Irkiyat Birliği. TIP üyelerinin genelde kendilerinden daha zayıf, hatta lafı dolaştırmadan söylemek gerekirse açıkça hasta insanlarla ilgilenmeleri, bu kişilerin ego tatmininden öteye bir davranış değildi. Aslında kim olsa böyle düşünür. Örneğin, siz hastasınız ve beyaz giysili (dernek üniforması) bir kişi kalkıp neler yapmanız ve hatta neler yapmamanız gerektiğini söylüyor ve hatta hatta yeri geldi mi içinizi açıp kurcalayabiliyor. Kim kime bu hakkı gönüllü bir şekilde verir ki? Üstelik tüm bunların sonunda işi para isteme yüzsüzlüğüne vardırıyorlar. Ooooh, bir de üstüne kaymaklı kadayıf! Diyelim hasta iyileşti; ne oluyor? TIP adamı onu bir daha görmüyor. Neden? Çünkü artık O kendi ayakları üstünde duran eşit bir insan ve haliyle hakkında atıp tutmak kolay değil. Şimdi gülüyor olabilirsiniz ama sizin de ilk tıp deneyiminizde (sünnet) müdahaleyi yapan kişi dalgınlıkla aynı işlemi dört kere tekrarlasa, sizin de mutlaka önyargınız olurdu.

Neyse ki tıp adamları yıllar sonra mutluluk çubuğunu buldular da önyargımdan kurtuldum. Ama tıp olayına tamamen kanalize olmama neden olan gelişme Viagra’nın keşfiyle yaşandı. Gönüllü ilk üç denekten biri olmam tıbbın yanısıra birçok deneyimi de yaşamama neden oldu. Burada yeri geldi diye söylüyorum, tıbba gönül vermiş herkesin bu eserde payları var. Huzurlarınızda Ursula, Mary, Aysel ve Hamdi’ye şükranlarımı sunuyorum.

Gelelim sözlüğün okunuş biçimine. Aslında sözlükte herhangi bir sıra gözetilmemiş gibi dursa da, beni tanıyanlar bu terimlerin belli bir yaşanmışlık sırasıyla dizinlendiğini anlayacaklardır.



Sünnet: Sadece tek bir canlı türünün tek bir cinsiyetine hem de çoğunlukla sübyan sayılabilecek yaştaki savunmasız kimselere uygulanması başlı başına ırkçı bir yaklaşımdır. Olay sağlık adına yapılmasına rağmen, bu işi yapan locaların (ki bu grubun başkanlığını yıllarca Kemal Özkan adlı şahıs yapmıştır.) mağdur çocuktan aldıkları parçanın boyutu yöresel olarak farklılık gösterir. Yörenin iklim koşullarına (örneğin soğuk havada büzüşme), coğrafi özelliklerine (örneğin, Fantom ormanda 10 kaplan gücündedir. Ne yani, Fantom yerine açıkça organ ismini mi kullansaydım???) ve aksan ve şivelere (bazı şivelerle yirmi demek komik kaçabilir) göre alınacak parçanın boyutu değişebilir. Tabii sadece bu değil. Operasyonu gerçekleştiren şahsın da kompleksli bir insan olması, geri dönülemez aksaklıklara yol açabilir. Mesela bu duruma maruz kalmış kişilerden, sünneti yapan şahsın kızıyla evlenen hiç olmamıştır. (En azından istemeye gittiğimde dalga geçmeseydi bari.) Böyle riskli bir operasyona davullu zurnalı bir şekilde gitmek ise sosyal psikolojinin konusudur.

Üre: Tahmin edersiniz ki, bu terimle gönüllü deneklik dönemimde tanıştım. Aslında bunun bir terim değil bir komut olduğunu zannetmem de, olaya sıcak yaklaşmam da yardımcı oldu. Öte yandan, bu terimi her duyduğumda etrafımda uygun koşullar (Ursula, Mary, vs.) bulunmaması bazen zorluk oluşturmuyor da değildi. Gerçi üre sayımı için gerekli materyali hazırlarken uğraştığım şeye baktığımda hala bir şüphe duyuyorum.

Şerefe: Önemli ve riski yüksek ameliyatlardan önce cerrahların bir araya gelip ellerindeki bardakları birbirlerinin bardaklarına çarparken bir ağızdan söyledikleri bir terim. Bu şans dileme amaçlı yemin töreni sonunda özellikle bu terimi on defadan fazla yineleyen ameliyat ekibinin başarı oranında gözle görülür bir düşüş olması benim için de şaşkınlık verici bir veridir. Hatta bu törenin ilerleyen safhalarında “Yarasın!”, “Öpüjeeem!” gibi destekleyici terimler sarfetmeleri de bu şansızlık zincirini kıramamaktadır. Kısacası bu terim hala muallaktadır.

Narkoz: İşte tam anlamıyla bir yanlış anlaşılma, bir laf saptırma, bir hinoğluhinlik… Bu sözcüğün köklerine gittiğimde – ki bu uçakla en az 3 saatimi aldı – bunun tamamen bir kağıt oyunu terimi olduğunu tüm çıplaklağıyla öğrendim. Bu kelimenin gerçeği Sanzatu’dur ve yoğunlukla briç oyununda kullanılan bir terimdir. Eli oynayanların herhangi bir kozu olmadığını belirten “kozsuz” anlamına gelir. Peki, ameliyata yatırılan bir hasta narkoz aldıktan sonra ne duruma düşer? Doktora karşı olan kozları tamamıyla iptal edilmiştir; hatta tam anlamıyla paralize bir vaziyettedir. Zaman içinde kendinden geçer ve bilinçsiz bir halde, sırtını üşütmek pahasına o soğuk masada yatar. Tıp insanları da istedikleri gibi keser, biçer, karıştırır, kurcalarlar adamı. Hastanın o andan sonra ne bir tartışma, ne bir polemik, ne de bir itiraz hakkı kalmıştır. Tüm kozlarından (doktora karşı haklı bir tavır alma, diğer ameliyat ekibine kitle bilinci aşılayıp ameliyata karşı eylem yapma, hemşirelere karizma kullanıp gönüllerini çelme, vb.) tamamen arındırılmış bir külçe gibi sütliman yatar.

Benim Hamdi’yle tanışmam da ilk narkoz deneyimimden hemen sonra olmuş. Olmuş diyorum, çünkü Viagra testlerinin bu fazında haliyle bilincim yerinde pek değilmiş,

PEK YAKINDA

Genel Cerrahi:
MR:
Konsültasyon:
Radyatör:
Steteskop:
Necmi Rıza Çiçekliği:
Dr. Erol Köse:
Nebula Gaz Kütlesi:
Zührevi:

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GODOŞU BEKLERKEN

ÖZLEMEK