Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Muallakta Kalan Tıp Terimleri Sözlüğü (Açıklamalı)

Eskiden tıptan korkar, daha da ötesi ciddi olarak ona karşı hırs yapardım. Bunun esas sebebi TIP’ın gizli bir birlik olduğuna inanıyor olmamdı: Tahsilli Irkçılar Paktı ya da eski adıyla TIB, Taahsül-ü Irkiyat Birliği. TIP üyelerinin genelde kendilerinden daha zayıf, hatta lafı dolaştırmadan söylemek gerekirse açıkça hasta insanlarla ilgilenmeleri, bu kişilerin ego tatmininden öteye bir davranış değildi. Aslında kim olsa böyle düşünür. Örneğin, siz hastasınız ve beyaz giysili (dernek üniforması) bir kişi kalkıp neler yapmanız ve hatta neler yapmamanız gerektiğini söylüyor ve hatta hatta yeri geldi mi içinizi açıp kurcalayabiliyor. Kim kime bu hakkı gönüllü bir şekilde verir ki? Üstelik tüm bunların sonunda işi para isteme yüzsüzlüğüne vardırıyorlar. Ooooh, bir de üstüne kaymaklı kadayıf! Diyelim hasta iyileşti; ne oluyor? TIP adamı onu bir daha görmüyor. Neden? Çünkü artık O kendi ayakları üstünde duran eşit bir insan ve haliyle hakkında atıp tutmak kolay değil. Şimdi gülüyor olabilirs

Pislik

Aslına hangisi daha doğru bir tanım, bilmiyorum. Pişmanlık mı, utanç mı? Utandığım kesin ama pişman mıyım, bilmiyorum. Her hata bir mesel gibi karşımda ukalalık ediyor. Ben, bir başkası gibi olmayı bilmiyorum. Sadece onları canlandırıyorum. “Ruhuma orospu muamelesi yılları” seçtim son üç-beş yılı. İşimde ehilim. Özellikle bana gösterilen, saygı – anlayış – tahammül – sabırdan oluşan ve sevgi olarak zuhur bulan herşeyi siyanürlüyorum. Ruhum her pahalı orospu gibi özgür, işveli, işlevli bir işret yuvası olarak kalsın, tüketenler işleri bitince soğusun ve mesafeli davransın. Artık dokunmasınlar!... Sorulara yanıtım yok; hatta nedenleri bile bilmiyorum. Amaç yok olunca yöntem de öksüz kalıyor. Bacakları olmayan bir kaplumbağa gibi kimliğimi son bıraktığım yerde hijyenliyorum. Misal; bir yağmurum. Şehrin içinde sadece pislik yaratıyorum. İyi geldiğim tarlalarda ilham… Ama kimse beni evine davet etmiyor. Düşüyorum, ıslatıyorum ve girdiğim evlerde kofraları patlatıyorum. Sürünmeden, emilme

AŞK BİTTİ, YAŞASIN BUKALEMUNLARIN ÇİFTLEŞMESİ

Edebiyatta böyle bir tür var mı, bilmiyorum ama "roman başlangıcı" diye adlandırdığım bu tür benim gibi üşengeç tipler için birebir :-)) Yazan: Mergee Daughbec Canım çok sıkkın... Benlerden hiçbirinin bildiği bir oyun değil bu… Geçen hafta içinde üç kişiden çıkma teklifi aldım. Üstelik üçü de aynı kişiydi. Benler için hayli endişe verici bir durum bu. Düşünün, sıradan her kişilik bölünmesi vakası gibi ben de kendi içimde daha asayişi sağlamamışken, bir de seçme – kabul – ret kaosuna girdim. Bu haksızlık !!! Daha geçen gün doktorum binlerce tavsiyede bulundu. Aslında doktorum, genelde dünya işleriyle o kadar meşgul ki, bana pek tavsiyede bulunmaz. İğneden ve uyuşturulmaktan nefret ettiğim için çoğu zaman timsah derisi çizmelerimi giymeme ve beni kucaklayan boşluğa sığınmama izin verir. (Boşluk ciddi bir tartışma konusu ve hiç de eğlenceli değil. Öte yandan sıfır konusuna sonradan değinmek isterim ya da bilmiyorum…) Timsah derisini Amazonlar’dan kendisi getirdi. Yağmur

EMAYE ya da Beyoğlu şerit şerit aşk sıçıyor !!

“ Hiçbir kedi insan olarak dönmeyecek dünyaya,  hiçbir ruh başka bir bedeni ödünç almayacak.”     Murathan Mungan, Son İstanbul Remzi Kitabevi,1989 Tatmin sorunlu memleketin, konuyla hiç ilgisi olmayan yağız delikanlıları sür – git bir yalnız(ş)lığın geniz yakan sisine avuç açıyor. Seksi ya da daha avam bir tabirle cinselliği, yakasına bir ekmek karnesi olarak asan herhangi bir takma kadın ismi ya da EMAYE, sarışın neşesine tezat geçmişini önüne gelene anlatmıyor…. Sözlük anlamlarına bakmayan benim gibi üşengeçlere özgü bir tanım bu; EMAYE:  yani parlak, yani kaygan, yani beyaz…. Yani dış cepheye sürülmeyen, yani kiri bir hayli gösteren, yani darbelere dayanıklı… Bu maddeyi bize sunan beyaz eşya üreticilerine huzurunuzda buradan derin saygılarımı sunuyorum. Buna karşılık, yukarda EMAYE adıyla simgelenen takma (ama usturuplu takılmadığı için bir köşesi sürekli sallanmaya mahkum) isimleri, EMAYE kılan önyargı – cehalet – açlık – tatminsizlik dörtgeni cesar

Düzenli Şiddet İçin Futbol

"Sarı, mavi, yeşil, meşil farketmez, Yürüyoruz aynı yolda biz, Futbol kavgadır, futbol holiganlıktır, Futbol adam bıçaklamaktır.” Anonim taraftar tezahüratı “Öldürmeyeceksin!” der, On Emir’in beşincisi [1]. Musa bakıyor şimdi çobanı olduğu sürüye, gözleri yaşlı... İrade önem kazandıkça daha bir çıkıyor insanın zayıflığı ortaya ve durduramıyoruz kendimizi “o an”ın - konjonktürün- kârına giden yolda... Kapitalizm yükseldikçe artıyor insanın yalnızlığı ve çırılçıplak çıkıyor ortaya ego; kendisi maruz kaldığı her şeyin bileşkesi... İnsancık -kimisine göre kul- tekrar ettiği / maruz kaldığı şeylerin önce kölesi sonra kendisi oluveriyor, farkına varmadan. Hem bir şeyin parçası hem de “kendi” olmak imkansızlaşıyor.  Ve önce kendinden vazgeçiyor insan. .......................... Ne acıdır; konu şiddet olunca yazacak o kadar çok şey var ki. Özellikle bu topraklarda. Sözel şiddet, görsel şiddet, fiziksel şiddet, psikolojik şiddet. Ve bunlardan herhangi birini uygulama

Oğlumun İlerde Görmesini İstediğim Filmler

Oğlum Derin henüz 5 yaşında ve şimdiden tutkunu olduğu film sayısı iki basamaklı sayılara ulaştı. Cars 1 ve 2, Toy Story'ler, Rio, Mater'ın Abartılı Hikayeleri, Asterix, Sam'in Maceraları, Ice Age'in tüm serisi, Incredibles, Buzz Lightyear, Şirinler, vs. Eğer hayatın farklı noktalarını ve farklı bakışları merak ederse, bunlara şahit olmanın en kolay ve keyifli yollarından biri olan sinemanın tadını keşfetmesi gecikmez. Benim için öyle olmuştu. Sinema sayesinde hiç bilmediğim yerlere gitmiş, hiç bulunmadığım durumlarla karşılaşmış, hiç hissetmemiş olduğum duygulara tanık olmuştum. Hala da böyle... Aşağıda izleyip de beni 2-3 günden fazla etkisi altına almış filmleri sıraladım. Eminim atlamış olduklarım var. Eminim bu listeye göz atanlar (eşim dahil) bazı filmleri koymamış olduğum için şaşıracaklar. Ne yapayım ki, her şaheserden o kadar da etkilenmemişim. Yine de önerilere açığım. (Aşağıdaki filmler alfabetik sırayla dizilmiş olup mümkün olduğunca orijinal isimleri y

Neden?

Bir blog oluşturunca kitleler seni takip eder san(r)ısıyla değil, sadece kendime kendimi hatırlatmak amacıyla yazılacak bundan sonra burada paylaştıklarım. Bir gün oğlum okursa ve bazı yazılanlar onu gülümsetir veya soru sormasına yol açarsa ne güzel. Ötesinde bir hedef yok. Biliyorum, bir çok insan çok ciddiye alıyor paylaştıklarını. Ben maalesef o kategoriye girmiyorum. Sonuçta saklanacak veya saklayacak bir yaşam sürdürmüyorum.  Ayrıca günlük tutamayacak kadar üşengeç ve düzensizim. Bunun dışında, son 2 yılda 4 kere ev değiştirdik ve bazı sağa sola yazdıklarımı kaybettim. Aralarında mutlaka, hatırlamaktan mutlu olacaklarım vardı(r). İlk başta, ilk aşkım ilk heyecan tadında bayağı bir şeyler yazarım. Sonrasına da bakarız... Neyse, hadi bakalım...